2. Tekirdağ Acil Günleri Sempozyumu; 5-6 Ekim tarihlerinde, Dr. İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanemiz Konferans Salonunda gerçekleştirilmiştir.
Başkanlığını Uzm. Dr. Orhan EROĞLU’nun yaptığı Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İl Sağlık Müdürümüz Dr. Ali Cengiz KALKAN; “Herkese merhabalar. Öncelikle katılımlarından dolayı Prof. Dr. Sibel ÖZKAN GÜRDAL Hocama, Dr. Öğretim Üyesi Sercan BIÇAKÇI Bey’e, bütün Başkan arkadaşlarıma, Sempozyum Düzenleme Komitesine, Hastanelerimiz Başhekimleri ve Yöneticileri ile birlikte, Siz değerli katılımcı genç hekimlerimize hoş geldiniz diyor, Tekirdağ İl Sağlık Müdürü olarak saygılarımı sunuyorum.
Gerçekten böyle bir toplantı düşünülmesi, düzenlenmesi ve hayata geçirilmesi için her bir aşamada ayrı ayrı görev üstlenen arkadaşlarımızca ortaya konulan çaba takdire değer, tabi bunun olmazsa olmazı sizlerin katılımıydı. Hedeflenen de; Sizlerin aramıza katılmasıyla ve acillerimizde olası yaşanabilecek riskleri beraber değerlendirebilmek, bilgi birikimlerimizi yeniden gözden geçirmek, potansiyel rezerv bilgilerinizi kinetik hale geçireceğiniz günlerde sürçmelerin en aza indirilmesi, bu amaçla bilgi ve tecrübe paylaşımının yapılabilmesi ve en azından hiçbir şey yapamazsak bile tanışmış olmanın getirdiği faydayı, bereketi birlikte bir problem olduğunda nasıl hareket edeceğimizi bilebilme imkanını bize sunması, öğretmesi ve sağlaması açısından oldukça önemlidir. Bana göre tecrübe çok önemli bir şey ve çok pahalı bir değer. Sık sık tekrar ettiğim güzel bir söz var. “Gencin aynada gördüğünü, Yaşlı tuğlada görür.” Gerçekten de Acillerimizde, Hastanelerimizde ve birçok basamaklardan geçerek hizmet veren arkadaşlarımız artık hastayı kokusundan, terinden, eğilip tuttuğu tarafından, yüzündeki mimiklerden, sesinin tonundan hemen hemen ne tür hastalıkla geldiğini tahmin edebiliyor. Bunun adı gerçekten de emek ve tecrübe.
Tabi bir de bizim kendi aramızda söylediğimiz, paylaştığımız bir konu var o da şu; Bildiğimiz bir gerçek, Tıbbi süreçlerin yönetilmesi, bu işin eğitimini almış kişiler tarafından çok zor değil. Ancak; sosyal olayları ve iletişimin doğru kurulabilmesini sağlamak çok çok önemli. Yani olayın sosyal tarafını yönetmek, Tıbbi tarafını yönetmekten biraz daha zor oluyor aslında. Burada iletişimin önemini bilmeliyiz. Bunun için de tanışmak, onun bize kazandırdığı imkan ve fırsatları yerli yerinde kullanmak ve hiç değilse bunu sağlaması açısında burada bir arada olmamız son derece anlamlı.
Bugün kıymetli meslektaşlarımız sizlere sunum gerçekleştirerek, çok değerli olan rafine bilgiler aktaracaklar ve bu çok kıymetli bir şeydir.
Uzun yıllar acilde hekimlik yaptım ve şu kanaate vardım ki; Özellikle travma hastaları kendilerini iyi hissetmedikleri sürece hemen acele eve göndermek konusunda biraz çekinik davranılmasını, korkak hekimlik yapılmasını bu yönüyle savunurum. Yani bu şu demek; Hastayı göndermekte acele etmeden, gözlem altında tutulması, kendini rahat hissettiğine şahitlik ettikten sonra güvenilir desteklerle gönderme tercihinde bulunmak lazım ve raporlamalarımızı, kayıtlamalarımızı hiç aksatmadan çok ciddi anlamda takip etmeliyiz. Her hastayla ilgili her ayrıntının bir gün bize dönülerek sorulacağını zihnimizde tutmalıyız. İçinizde bir 3. Göz mutlaka canlı olmalı. Bu aslında bizi uyaran, işlerin yolunda olup olmadığını bize fark ettiren çok önemli bir hassasiyettir. Herhangi bir sıkıntılı durumda ilgili yerlere bilgi verilmesi, sorumluluğun mutlaka paylaşılması sağlanmalıdır. Burada her birimizde birbirimizi güçlendirecek birçok tecrübe vardır ve tecrübenin de sonu yoktur. Bizim öncelikle tanışmamıza vesile olunması ve bu tecrübe alış-verişinde bulunulması açısından bu sempozyum oldukça kıymetli,
Önemsediğim bir başka konu da; Hastalıklar başlangıç aşamasında tanınması ve teşhisi zor, tedavisi kolaydır. Ama artık ilerledikten sonra tanınması kolay, tedavisi ise zor olmaktadır. Bu açıdan şunu da unutmamalıyız ki;
1. Basamak sağlık hizmetlerimiz aslında hastalarımızla daha çok buluşsun istiyoruz. Hemen her türlü durumda acillere gelinip, kalabalıkların oluşturulması, aslında gerçekten acile gelmeyi hak eden, gerçek hastalara sunulan hizmet kalitesinde ki aksama riskini barındırmaktadır. Ancak gerçekten hekimlerimizin çabaları, özverileri her zaman kendilerinden vermeleri neticesinde buna benzer problemlerin belki de en az yaşanıldığı yerler acillerimizdir. Halkımızın ve vatandaşlarımızın da bu anlamda bilgilendirilmeleri, bilinçlendirilmeleri ve mümkün olduğu kadar 1. Basamaktan, Aile hekimliklerimizden istifade etmeleri de sağlanmalıdır. Bu şekilde 2. Basamağa gelen hastalarımıza da daha fazla muayene süresi ayrılması imkanı böylece sağlanabilmiş olsun. Dolayısıyla bu yönüyle Hastalıkların oluşmadan önceki süreçlerin doğru yönetilmesi, basit aşamalarda bizim 1. Basamak hekimliğimizce ortadan kaldırılıp yönetilmesi ayrı bir anlam kazanıyor. Dolayısıyla bu hususta da dikkatli olmamız ve yönlendirmeleri doğru yapmamız gerekiyor. Bunu gerçekleştirebilirsek hem acillerimizin hem de polikliniklerimizin daha da rahatladığını göreceğiz.
Acillerimizde; gerçektende Acil olmayan birçok vaka göreceksiniz ve bunlar, siz daha ciddi bir hastayla ilgilenirken sizi rahatsız edecekler. Burada gerçektende sabırlı ve özgüvenli davranmalıyız. Acilde bekleyen kalabalıkları gözleriniz ve jestlerinizle yönetbilmeniz de gerekiyor. Onlara ara ara kısa bilgiler vermekten imtina etmemek çok güzel bir ön alıcı tavır ve tutumdur oluyor ve Şiddetle ilgili hadiselerde bizim hem mesleki gelişmişliğimiz ve sosyal olaylardaki yetkinleşmemiz-gelişmişliğimiz, bu alanda da sizleri rahatlatacak unsurlardır. En önemli zırh ve kalkanlarımız bunlardır. Dolayısıyla; Acil olmayan vakaların yönetilmesi konusunda da hepimizin mahir olması gerekiyor. Ben bu anlamdaki yeteneği sergileyeceğinizden eminim. Bu toplantının hayırlara vesile olmasını ve burada yeterli tanışıklıkları edinerek, yeterince bilgilenerek ayılmanızı temenni ediyorum. Kendinizi yalnıl hissetmeyin. Biz büyük bir aileyiz. Büyük bir sağlık ordusuyuz. Her birimiz bir diğerinin problemine çözümcü yaklaşacağını hiç kuşku duymamanızı hatırlatmak isterim.
İyi bir Sempozyum diliyorum ve Sempozyum Başkanını tebrik ederek ona teşekkür ediyorum. Kendi yaşamış olduğu heyecanı sizlere aşılayacağından eminim. Bizleri yalnız bırakmayan kıymetli Başkanlarımıza, değerli yöneticilerimize, Tekirdağ Şehir Hastanesi yöneticileri ve Başhekimine ve Tüm katılımcı arkadaşlara teşekkür ediyor, mutluluklar diliyorum.” dedi.
Sözlerine, Sempozyumun kapanış konuşmasında devam eden İl Sağlık Müdürümüz; “Aramıza yeni katılan değerli Hekim kardeşlerim, sizlere teşekkür ediyorum. Sizler olmasanız bu toplantı gerçekleşmezdi. Hem sabırla dinlediğiniz hem de katıldığınız için. Açılış konuşmasında da belirttiğim gibi, uzun yıllar acilde çalışmış bir hekim olarak bu toplantının ana omurgasını “tecrübe paylaşımının” oluşturduğunu söyleyebilirim. Arkadaşlarımız gerçekten çok verimli ve doyurucu sunumlar yaptılar. İnşallah sizler de bu şekilde görmüşsünüzdür. Sizler açısından dinamik bir sistemimiz var, gelip bir müddet bulunuyorsunuz ve sonrasında hedefleriniz doğrultusunda farklı geçişler yapıyorsunuz. Nasıl olur bilmem ama; Aile hekimliğinde olduğu gibi, acillerde de kalıcı olarak hizmet verilmesi için bir sertifikasyon programı düzenlenebilir belkide. Hayatın her dönemi oldukça önemli. Bir gün bile bir ömrü oldukça etkiler. Bu açıdan; bence bulunduğunuz her anı, her günü sanki sürekli orda çalışacakmış gibi görmek, bu şekilde kendinizi hazırlamak ve profesyonel tutumlar sergileyebilmek işin en doğrusu. İletişimde yaşanacak herhangi bir kaza; insana olmadık yerlere savurabiliyor. Çiçeği burnunda olan bir hekim bir bakıyorsunuz daha hekimliğe başladığı andan itibaren adli süreçlerle de tanışabiliyor. Hastaların özellikle sıkça şikayet ettikleri, fazlaca şikayet ettikleri tutumlardan bir tanesi de; Kendilerine dokunulup muayene edilmediği, Ağızlarının dili açılıp bir bakılmadığı, Steteskopla bir yerlenin dinlenmediği gibi şikayetler sıkça gelebiliyor. Bu açıdan özellikle en önemli tecrübelerimizden bir tanesi de; Öğrendiğimiz temel bilgileri hızlıca bir algoritma halinde hastalarımıza hızlıca sunabilmemiz, buna benzer tartışmaları bıçak gibi kesebilmektedir. Sonrasında ise aslından asıl başlarsanız öyle devam ettiğiniz çalışma hayatınızda da buna benzer şikayetlerle muhatap olmayacaksınızdır. Gerçekten de her zaman bilgimizden, tecrübemizden ve bunlarında sonunun olmadığından kendimizi haberdar etmeliyiz. Bilginin sonuna ermek ne mümkün. Bir sonsuzluk yolunda bir sonra gelen, bir öncekinin üzerine bir şeyler ekleyerek daha sonrakilere bırakmak üzere devam ettiğimiz bir yolculuktur bu süreç. Dolayısıyla her zaman öğrenmeye, yeni tecrübelerle zenginleşmeye kendimizi hazır tutmalıyız. Acillerde çalışırken en önemli kavramlardan birisi de Sabır kavramıdır. Gerçekten de Sabır biz hekimlere çok yakışır. Hepimiz farklı farklı bölgelerden ve sosyolojik katmanlardan büyük emekler vererek geldiğimiz bu acillerimizde hekimlik hayatımızı sergilerken, hocalarımızdan öğrendiğimiz, hipokrattan öğrendiğimiz tıbbın temelini oluşturan önemli değerleri, bizim kendi aile kültürümüzden, medeniyetimizden, sağlık kültürümüzden, Anadolu-Rumeli şifa kültüründen öğrendiğimiz değerlerden de çok zengin bir kültüre sahip olduğumuzu unutmamalıyız ve bunu da mahirce maharetle sergileyebilmeliyiz. Lütfen bunları her gün işe gelirken kendinize hatırlatın. Güne nasıl başlarsanız öyle gidiyor. Küçük olumsuzlukları çok fazla büyütmemek şikayet yönüyle değil de, özellikle tahammül yönümüzle biz sağlık profesyonellerinden beklenen tutumları zenginleştirerek bir davranma kültürü edinmeliyiz diye düşünüyorum. Sağlık sistemimiz gerçekten de bir çok dünya ülkesiyle kıyaslanamayacak kadar iyi. 2 ay önce Sağlık Bakanımızın il müdürlerimizle yaptığı toplantıda “Beyaz Reform” ile yapmaya çalıştıklarını bizlere anlatırken ki yaşadığı heyecanına gerçekten şahit oldum. Orada Sayın Bakanımızı; Hekimlerin özlük haklarının iyileştirilmesi, çalıştıkları ortamlarda onurunu sonuna kadar hak ettikleri şekilde yaşayabilmesi ve verdiği emeğin hakkını görebilmesi noktasında hem kendi gayretlerini anlatması, hem de bizlere de yeniden heyecan aşılaması gerçekten görülmeye değerdi. By u anlamda karşılaştığım bir olayı da anlatmak istiyorum. Hepimizin aslında bu topraklara bizden hizmet bekleyen insanlara, ülkemize ne kadar çok şey borçlu olduğumuzu da unutmamamız gerekiyor. Bu bir bayrak yarışı. Bizden önce çok ciddi emeklerle bize getiren büyük hekimlerimiz var. Bunlardan birisi de Edirne Asker Hastanesinin ilk başhekimi olan Rıfat OSMAN’dır. Edirne’de çalıştığım yıllarda, önemini ve değerini keşfettiğim bir büyük hekimdir Rıfar OSMAN. Cephede; Yunan Harbinde, taşınabilir röntgen cihazı ile savaş yarası almış, şarapnel parçaları üzerlerinde olan askerlerimizin röntgen çekimlerini yaparak, işaretlemeler yaparak cerrahimize göndermesi ve dünya top tarihinde, literatürde bir ilk olarak yer aldığını söyleyebilirim. Özellikle Asker Hastanesine ilk defa radyoloji ünitesini kurmak için yaptıklarını onun hayat hikayesinde okuyunca gerçekten gözlerimin dolduğunu söylemek isterim. Bunu neden anlattım? Branş hekimlerimizle yaptığımız toplantılarda mecburi hizmete yeni başlamış bir radyasyon onkolojisi uzmanı genç arkadaşımızın oldukça kötücül yaklaşımlarını ve sürekli şikayetle, sistemimize ve bakanlığımıza küçümseyici yaklaşımlarını görünce dayanamayıp meslektaşı Rıfat OSMAN’ı ve neler yaptığını hatırlatma ihtiyacı duymuştum. Kendinizi küçümsemek, kendimize inanmamak ve sistemimize inanmamak bir hastalıktır. Eksiklerimiz mutlaka var. Çıkıp bunları yazalım, açıklayalım ve çözümler bulalım. Açılan bir kapı mutlaka bulunur. Hayatınızda çok çabuk kararlar almayın, bu toprakların sizlere ihtiyacı var, her şey para ile ölçülmez. Bu topraklar ve bu toprakların hekimleri çok kıymetlidir. Sizler de çok kıymetlisiniz. Uyarılara açığız. Her şey gönlünüzce olsun. Hepinize huzur dolu çalışma günleri diliyorum. Şifa sizlerle olsun, Sizlerden de hastalarımıza ulaşsın. Hayırlı günler diliyorum.” Sözlerine yer verdi.
Sertifika Teslim Töreni ile sona eren Sempozyuma; Hastane Başhekimlerimiz ve Yardımcıları, Hastane Yöneticilerimiz, Değerli Katılımcılar ve Eğitmenlerimiz katılmışlardır.